oturuyorduk yine. üstümüzden o saçma yükü atmaya çalışıyorduk. evet bendim hatalı olan,bunu ben yaptım. bana ağır gelmişti belki sana da yıktım,ya da belki beraber bir ev oluruz diye düşünmüştüm - yok yok ikincisi- . ben artık içmicem dedikçe daha çok sigara yaktığımı farkettim. aslında hiç birşey yapasım yoktu. sadece biri olasım vardı. kötü arkadaşlıklar kurmayan bir insan olmak istiyordum,ki en yakın arkadaşlarım -sadece dumanı tüten o uzun çubuk ve köpüğüyle karşımda sürekli seni kızdıran soğuk ve büyük bardak- ağızları olsaydı bana çok kızarlardı bunu söylediğim için. artık kelimelerle değil tabağımızdakilerle iletişir olmuştuk. susalım diyorduk adeta birbirimize. sonra kalktık. yürüdük, yürüdük, yürüdük... ayaklarım çok uzadı bu yürüyüş dedikçe beynim karşı çıkıyordu daha yeni kalkmadık mı diye? beğenmediğimiz neydi o sıra. ya çok fazla beraber olmak istiyorduk ya da çok fazla beraber olmamak. buna karar veremiyorduk oturup kalktıkça; sürekli ordan oraya gittikçe.
ve zaman geliyordu. zamanı korkarak da olsa saçlarına ellerimi götürerek öğreniyordum; ordan okuyordum yine ellerimle. ve bana sarılan sen, adeta sabahları bir kaç kere ertelemek üzere kurduğum çalar saatimin görevini çalmıştın o sıra. ertelemek için ellerini tutuyordum her seferinde, ne kadar kaçmasa da ellerin ikimiz de biliyorduk ki uyanma vakti yaklaşıyordu. son kez yudumladığımız biralardan mıydı bu sarhoşluk, yoksa bu uyanmak istemediğim rüyadan mı bilemedim.
işte geldi vakti. uyku mahmurluğuydu sanki üzerimdeki bu salaklık hali. çok uyuduğumu düşünmemiştim ki hep öyle gelmez mi insanlara? güzel rüyalar, rahat uykular hep az gelir gözümüze. çocukken yapılan o aptal şakalar şimdi çok gerçekçi geliyordu, ellerini ellerime yapıştırmak istedim 404le belki bi ihtimal ayrılamayızdı... ... ... ... ... ... ayrıldık işte. artık çok özlemeyip çok unutma vaktiydi bana kalan ve boş vakitlerimde de hayatıma devam edebilirdim belki -umarım çok fazla boş vaktim kalmazdı- . o 4 tekerlekli canavarın beni yutmasına izin verdim sonra. önce o canavar yuttu sonra onu uzun bir yol ve onu da kocaman bir şehir. o eski tekerleme gibi aynı; ağaç nerde? balta kesti, balta nerde? suya düştü.... hani şu sonunda ağacın yanıp bitip kül olduğu var ya..?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder