"çok yalnızım be atam.." diyorum mütemadiyen. hiç birşey konuşamayacak olmanın yalnızlığı bu. sanırım hayatımda hiç böylesini yaşamamıştım. içimdeki umudu nasıl koruduğumu soruyorlar, bilmiyorum. hatta ben bile soruyorum bazen kendime, nasıl yapıyorum acaba diye. şimdi bütün olumsuzlukların üstüne eklenen, "susmak zorunluluğu" da geliyor üstüme. aslında konuşmamı yasaklayan yok. ama konuşmaların hiç bir boka yaramayacağını bilen bünyem, artık cümle kuramaz oldu. bu haldeyken nasıl taşıyorum bu umudu?
kimi zaman aynanın karşısına geçip, kendi kendime konuşayım diyorum. o bile anlamsız... kendime bile söyleyecek sözüm yok...
peki ya bu ısrarcılığım ne olacak? her şeye durmak bilmeden, yorulmadan verdiğim bu aptalca tepkilerim. neden bilmiyorum hayırın ne demek olduğunu? hani çok akıllı filandım? belki de hayatımda hayır diyemedim hiç, o yüzden zorlanıyorum bu basit kelimenin manasını öğrenmeye çalışırken. dinlemiyorum hayırı. iyi birşey mi kötü birşey mi onu da bilmiyorum. bence insanlar hayır demez çünkü, dememeliler. çünkü ben demem. çünkü ben seviyorum. kendimi ve herkesi...
düşünebilecek kadar kendimde olduğum zamanlarımda(şu sıralar pek nadir) soruyorum kendime, insanlar neden sevmiyor diye. bu kadar zor mu birini sevmek? bu kadar korkulası mı? neyden korkuyor ki bu kalabalıklar? koşmaktan mı, yorulmaktan mı? zaten öldüğümüzde koşamayacağız bir daha, bu bezginliğin, isteksizliğin sebebi nedir?
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım..
hepimiz seks manyağıyız... nasıl da seviyoruz hayatlarımızı sikmeyi! neyi inkar ediyoruz ki boş yere? zor mu bu kadar karşındakinin gözlerine bakabilmek? hani dürüstlük, cesaret? bak işte, al karşına bak gözlerine! götün yiyorsa konuş hadi şimdi, söyle o ezbere sıraladığın cümleleri aynı cesaretle! aldanmışlık işte budur... karşındakini siktim sanarsın da, kendini becermişsin haberin yok bea!
bi çift laf da arkamdan iş çeviren o yılana gelsin... nasılsa bunu okuyan kimse alınmaz, zaten yılanlar da okumaz... sen ne göt herifmişsin yaa...
evet ben sabırsızım, annemin karnında bile duramamışım!
ben doyumsuz değilim, ama güzel olanı istemekten de bıkmam!
sevgini verirken karşılık beklemeyeceksin... şimdi bunu her okuyan "yaa yaa evet" diye kafasını sallamıyorsa ne olim.. ama sevgini istemeyeni ne yapacaksın? karşılık beklemek değil bendeki, kabul beklemek... ulan ne garip geldi diil mi? bana da öyle gelmişti, alıştım artık.
"istememek: bir şeye karşı arzu duymamak.
sevmemek: bir şeye karşı sevgi ve bağlılık duymamak.
sözlüklerden arar oldum anlamlarını, düşün işte o kadar istemiyorum konuşmak, soramıyorum kimselere..."
hadi şimdi bir bira daha aç ahmet... yeter sana bu kadar kendin olmak... kaç kendinden, kaç da kurtul...
Nefret ondan nefret etse de, kibir onu yenında istemese de, kıskançlık kıskansa, ve despotluk kendi sözünü geçirmeye çalışsada,
YanıtlaSilSevgi hepsini sever.
İngilizce kullanmayı sevemem ama "He can't help it" öz olarak.
"Herkes yalancı çıksa bile O doğru olmalı."
Kendin olmaktan korkma, kendin olmaktan kaçma da, ancak kendin olmakla yüzleş kardeşim, ve evrenin tüm karanlığına rağmen, kendini ye, kendini bitir, küçük bir noktada olsan, bir yıldız gibi parla kardeşim. Derin ve boğucu karanlıktan çok var, bir farkın olsun.
Sakın yanlış anlayıp bi bira daha açma aman.
Bunları yap diye değil, yapmaya devam et diye söylüyorum.
Hayat birşeylerle değil bir şeylere rağmen yaşamak be kardeşim.
Ezginin Günlüğünün bir şarkısında dediği gibi bırak beklemekten usanmış dostlarım öldüğümü sansınlar benim. Ama hiç bir haber çıkmasa da uzaklardan bekle sen.
Belki bir gün, belki yarın, belki göremeyeceğin bir zamanda, belki çoktan gördüğün, belki baksan göreceğin, doğru kazanacaktır, hep kazanmak gibi bir huyu var naapsın.
Gerçeğin de hep ortaya çıkmak gibi.
Salla gitsin, siktir et be hepsini.
Biz bizi bilelim, mezar taşımızda yazan ismimizin hakkını verelim, varsın insanlar kabul etmesin.
Bilader meyve veren ağaç taşlanırmış.
İt iti ısırmaz be gözüm. Isırıldıysan kendini şanslı say.
Hasta bir toplumun uyumlu bir bireyi olmak sağlıklı olmak mı?
Bırak uyumsuz olalım, uyumsuz kalalım.
İster tarihi yazalım, ister üstümüze yazsınlar tarihi, ister tarih olalım.
Başka dillerin ne dediğinin hiç bir öenmi yok,
Senin gönlünün dili konuşursa.
Bir dua vardır eskilerden bilir misin?
Değiştirebileceğim şeyler için bana güç, ve değiştiremeyeceklerim için direnç ver. Ve ikisini birbirinden ayırd etmek için bilgelik.
Sen Sen ol, Sen kal bilader. Bırak başkaları başkaları olsun. 3. tekil şahıslar, hem hep üçüncü olmaya hem de yanlız kalmaya mahkumlardır.
Hadin sağlıkcakla.
Kimse