3 Mayıs 2010 Pazartesi

hepimiz seks manyağıyız

iç dökücem bu yazıda, ne Fikret'in macerası olucak, ne hayata dair aforizmalar. artık kimseye söyleyecek birşeyim kalmadı. öyle bir yerdeyim ki, bütün sözler söylendi. hiç bir laf hiç bir şeye etki etmez oldu hayatımda. bu yüzden kendi sorumluluğumdaki salaklığım ve (neyseki) müdahale edemediğim, uzanamadığım denklemlerin çözümleriyle beraber, sessizce oturuyorum ekranın karşısında.
"çok yalnızım be atam.." diyorum mütemadiyen. hiç birşey konuşamayacak olmanın yalnızlığı bu. sanırım hayatımda hiç böylesini yaşamamıştım. içimdeki umudu nasıl koruduğumu soruyorlar, bilmiyorum. hatta ben bile soruyorum bazen kendime, nasıl yapıyorum acaba diye. şimdi bütün olumsuzlukların üstüne eklenen, "susmak zorunluluğu" da geliyor üstüme. aslında konuşmamı yasaklayan yok. ama konuşmaların hiç bir boka yaramayacağını bilen bünyem, artık cümle kuramaz oldu. bu haldeyken nasıl taşıyorum bu umudu?
kimi zaman aynanın karşısına geçip, kendi kendime konuşayım diyorum. o bile anlamsız... kendime bile söyleyecek sözüm yok...

peki ya bu ısrarcılığım ne olacak? her şeye durmak bilmeden, yorulmadan verdiğim bu aptalca tepkilerim. neden bilmiyorum hayırın ne demek olduğunu? hani çok akıllı filandım? belki de hayatımda hayır diyemedim hiç, o yüzden zorlanıyorum bu basit kelimenin manasını öğrenmeye çalışırken. dinlemiyorum hayırı. iyi birşey mi kötü birşey mi onu da bilmiyorum. bence insanlar hayır demez çünkü, dememeliler. çünkü ben demem. çünkü ben seviyorum. kendimi ve herkesi...

düşünebilecek kadar kendimde olduğum zamanlarımda(şu sıralar pek nadir) soruyorum kendime, insanlar neden sevmiyor diye. bu kadar zor mu birini sevmek? bu kadar korkulası mı? neyden korkuyor ki bu kalabalıklar? koşmaktan mı, yorulmaktan mı? zaten öldüğümüzde koşamayacağız bir daha, bu bezginliğin, isteksizliğin sebebi nedir?
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım...
neden garipseniyor benim umutlarım..

hepimiz seks manyağıyız... nasıl da seviyoruz hayatlarımızı sikmeyi! neyi inkar ediyoruz ki boş yere? zor mu bu kadar karşındakinin gözlerine bakabilmek? hani dürüstlük, cesaret? bak işte, al karşına bak gözlerine! götün yiyorsa konuş hadi şimdi, söyle o ezbere sıraladığın cümleleri aynı cesaretle! aldanmışlık işte budur... karşındakini siktim sanarsın da, kendini becermişsin haberin yok bea!

bi çift laf da arkamdan iş çeviren o yılana gelsin... nasılsa bunu okuyan kimse alınmaz, zaten yılanlar da okumaz... sen ne göt herifmişsin yaa...

evet ben sabırsızım, annemin karnında bile duramamışım!
ben doyumsuz değilim, ama güzel olanı istemekten de bıkmam!

sevgini verirken karşılık beklemeyeceksin... şimdi bunu her okuyan "yaa yaa evet" diye kafasını sallamıyorsa ne olim.. ama sevgini istemeyeni ne yapacaksın? karşılık beklemek değil bendeki, kabul beklemek... ulan ne garip geldi diil mi? bana da öyle gelmişti, alıştım artık.

"istememek: bir şeye karşı arzu duymamak.
sevmemek: bir şeye karşı sevgi ve bağlılık duymamak.

sözlüklerden arar oldum anlamlarını, düşün işte o kadar istemiyorum konuşmak, soramıyorum kimselere..."

hadi şimdi bir bira daha aç ahmet... yeter sana bu kadar kendin olmak... kaç kendinden, kaç da kurtul...